27 Haziran 2012 Çarşamba

bir garip gun...

Bugun bir degisigim sevgili blogum. Nasil desem,nasil anlatsam bilemiyorum.Hersey cok guzel giderken, boyle bir melankolik,biraz depresif, biraz sikintili bir ruh hali icindeyim her nedense... Havadan midir sudan midir bilmiyorum. Hava da bugun benim gibi. Biraz bulutlu, biraz karanlik. Ben boyle pek olmam, nitekim de bayadir olmamistim. Insanin ici sebepsiz sikilir ya bazen, iste oyle bir sey... Kendimi yorgun ve halsiz hissediyorum. Halbuki iki gundur Emirosum ve anneannesi beni sabahlari bir guzel uyutuyorlar yani uykusuz da degilim.Neyse bakalim yarin nasil uyanacagim? Umarim gecici bir ruh halidir bu benimkisi, yoksa boyle hayat cok sıkıcı.

emiros ve arkadasi duru :)


yagmurlu bir gun

20 Haziran 2012 Çarşamba

alışveriş


Yazlığa yeni geldiğimizde Emiroşun eksiklerini tamamlamak için marketten alışveriş yapmaya gittik.Şehrin en büyük marketi Kipa'da her şey vardır diye, orayı tercih ettim.Alışveriş sırasında kocaman bir reyon bebek kıyafetleri kısmı gözüme takıldı. O kadar güzel şeyler ( görünürde) vardı ki, ihtiyacımız olmadığı halde, bir sürü yazlık tulum ve body aldım. Fiyatları hiç de ucuz değildi aslında.Markette satılan ürünlere göre çok çok pahalıydı. Neredeyse Mothercare ile aynı olmasına rağmen modelleri, renkleri desenleri çok şirin olduğu için, bir sürü 5 li paket body ve tulumlardan sepete attım.Kumaşlarını elledim çok yumuşak görünüyordu:) Bilmediğim markanın mallarını almayı genelde pek tercih etmem ama ,galiba o anda basiretim bağlandı.Markanın adı "F&F" daha önce hiç duymamıştım.Eve geldik. Ben hiç bir şeyi bebeğime denemeden ,tüm paketleri açtım ve paketleri çöp poşetine doldurdum. Annemler de doğal olarak ,çöp olduğunu düşündüklerinden dolayı paketlerin hepsini çöpe kutusuna  atmışlar.Ertesi gün bir deneyeyim dedim.Normalde Mothercare ve C&A ebatlarına göre tam olması gereken bodyler ve tulumlar neredeyse 3-4 beden büyük geldi.O telaşla çöpe attığım paketleri aradım ama haliyle hepsi dışarıdaki çöpü boylamış:) Neyse ki çöp kutusunda en üstte duran paketi hemen bulduk. Tüm tulumları ve bodyleri geri paketledim ve markete geri götürdüm. Küçük bedenlerle değiştirdim. Eve geldim ve tekrar denedim. Hala büyüktüler ... İnanamadım ama bir kere daha değiştirmek  ve uğraşmak istemediğim için bu şekilde kaldılar. Tum bunların üstüne üstlük, görüp te almama neden olan cicili bicili desenler ve renkler ilk yıkamada bozuldular ne renkler ne de kabartmalar kaldı. Yumuşak sandığım  kumaşların yakası paçası ayrı tarafa yamuldu. Uzun lafın kısası aldığıma alacağıma pişman oldum ve hiç mi hiç memnun kalmadım. Bu da bana ders oldu. Mothercare 'dan şaşma. Zorda kalırsan da en kötü C&A 'dan al yıka yıka kullan:) Naçizane tavsiye olunur:)

16 Haziran 2012 Cumartesi

blogum blogum:)

Tatildeyim ama hiç boş vakit bulamıyorum:) İki satır yazı yazmaya bile vaktim olmuyor... Bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum... Burada zaman o kadar hızlı geçiyor ki, nasıl sabah olmuş nasıl akşam olmuş hiç anlamıyorum.Tatlışım tam bir sokak  çocuğu oldu. Rengi bile değişti. Güneşten karardı.Börtü böcek ile birlikte yaşıyor. Köpeğimiz Maya ile arkadaş oldu. Ona bakıp bakıp gülüyor:) Maya da onun yanından hiç ayrılmıyor.İlk defa ayaklarını denize soktum.Deniz kumlarına ayaklarını değdirdim. Ağlamadı, korkmadı ama çok şaşırdı.Sabahları erkenden kim boşta ise onu denize götürüyor. Güneşin deniz üstündeki pırıltılarına bakıp bakıp gülüyor.Ama hala ek gıdaları yemiyor. Sadece yoğurdunu güzel yerken artık onu da yemez oldu.Belki de sıcaklardandır. Ben denemeye ısrarla devam ediyorum ama çok da zorlamıyorum.Halamız Emiroşuma hamak yaptı. Bu sabah hamağında uyudu:)Hamak maalesef sadece onun için , benim ağırlığıma göre değil. Ona bakıp iç geçiriyorum:) Özeniyorum ama maalesef...

emiroşum tatlışım :)

tatilden kareler...

8 Haziran 2012 Cuma

tatile gidelim !!

Yarın bize yol göründü.Bugün  eşyaların bir kısmını dedesi ile önden gönderdik. Yarın da biz anneannemizin yanına yazlığa gidiyoruz. İstanbul'da yazı geçirmek tam bir kabus. Bizim ev mi bu kadar sıcak hava mı sıcak anlayamadım ama daha şimdiden uyuyamaz olduk.Klima da açamıyoruz oğluş yüzünden.Hep beraber terleyip duruyoruz.En azından yazlıkta biraz daha serin bir yaz geçirmeyi umuyorum. Bakalım deneyip, göreceğiz.Emir ile birlikte ilk defa uzun süreli mekan değişikliği yapacağız.Onun doğa ile içe içe  börtü, böcekle birlikte ve acık havada vakit geçirmesini istiyorum.Bakalım bizi neler bekliyor olacak. Bir diğer yandan da artık tek başıma olmayacağım için kendime biraz daha fazla zaman ayırmak gibi planlarım da var:)

Şans eseri sitede bu sene doğmuş bir sürü bebek var. Bakalım onları kaynaştırabilecek miyiz? Gerçi sosyalleşip, arkadaş edinmek için henüz erken ama olsun, deneyeceğiz.

Uzun süredir gerçek bir tatile gidemedim.Bu yaz da mümkün olur mu bilmiyorum. Tatile gitmeyi , tatile gitme planları yapmayı, tatil için heyecanlanmayı,mavi denizlerde yüzmeyi özledim...

Tatile gidelim!!
Sabah erkenden çıkalım. Daha seslerimiz geceden çıkmamış olsun; kırık, kekre. "Yoldan simit alırız" diyelim, yanımızda çay dolu küçük bir termos olsun. Tatile çıkıyoruz ya, gerekçesiz gülelim filan olur olmaz.
Şehrin son evleri geride kalıncaya kadar konuşmayalım hiçbir şeyden. Mutlaka bir şey unutmuş olalım evde. "Aman boş ver, gittiğimiz yerden alırız" diyelim. Aldırmayalım. Aldırmayışımızla tatile çıkmış olalım. Yetişmeyelim bir yere, "Geze geze gidelim" diyelim. Şurada çay içelim sonra. Yavaş yavaş. Hava sıcak olunca arabanın bagajından terliklerimizi çıkarıp giyelim. Sonra yavaş yavaş bütün yıldan bahsedelim. Hiç bahsetmediğimiz seslerimizle birbirimizden, kendimizden, olup bitenlerden, tanıdığımız insanlardan.
Gülelim. Dedikodulara geçelim, birbirimize ufak tefek sırlar verelim. Yine gülelim sonra, tatildeyiz ya, ondan.

Dikiz aynasında çiçek
Yolda duralım yerli yersiz. Çiçek toplayalım. Arabanın dikiz aynasına takalım çiçekleri. Vardığımız yere kadar süzülüp solacaklarını bile bile. Meyveler alalım, şehvetli meyveler.
Şeftalileri satan adamla konuşalım uzun uzun şeftaliler üzerine. Eski şeftaliler, yenileri ve dünyanın değişen halleri üzerine konuşalım. Herkesi sever ya insan tatildeyken, öyle.
Dağ çeşmelerinde duralım. Yüzümüzü yıkayalım buz gibi, kollarımızı, kulaklarımızın arkasını. Saçlarımız ıslansın biraz, biraz su damlasın yüzümüzden. Acıkalım artık, öğlen oldu.
Neşeli köfteler yapan bir yerde duralım. İşe bak, en iyi köftelerini yapıyor olsun kadın tesadüfen. Bir kere kendini bırakınca ve baştan gülmeye başlayınca her şey iyi gider ya kendiliğinden, öyle olsun. Salatalar gelsin masaya, zeytinyağı parlasın güneşte. Ekmeğin kıtır yerlerini salatanın suyuna batıralım. Lavaboda, açık havada ellerimizi yıkayalım uzun uzun; şehir bizden akıp gitsin. Kahve de yapsın kadın bize, "İkramımız" diye gelsin. Bacaklarımızı uzatıp kahveleri de içelim bir güzel. Sonra yeniden koyulalım yola.

Eflatun saati
Derken eflatun saati gelsin, tarlalar, ağaçlar, kuşlar eflatun olsun. Yolumuza bir kaplumbağa çıksın, bir tavşan ve bir yılan. Şaşıralım her şeye. Radyoda aniden bir kanal çıksın kendi kendine. En sevdiğim o şarkı var ya, aniden yakalasın radyoyu, bırakmasın. Yorulalım neşeden. Tam yorulduğumuz yerde varalım varacağımız yere.
Bavullarımızı alsın biri, biri bizi sabun kokulu bir odaya taşısın. Yıkanıp paklanıp bizim için hazırlanmış bir şehre inelim. "Ben size şimdi güzel bir şeyler getireyim" diyen sürprizli garsonlardan birine rast gelelim. Getirdiği her şeyi sevelim. Her tabağa şaşalım.
Kekikli ahtapot da getirsin adam mutlaka, kabak çiçeği dolması da getirsin. Biz orada duralım öylece, bildiğimiz en güzel şeylerden bahsedelim. Balıkçılar balığa çıkana kadar bitmesin konuşacaklarımız, güleceklerimiz.
Sallana sallana gidelim odamıza. Ama o sırada balıkçılara kahve yapan bir adam görelim. Yüzü ışıklı olsun adamın. Derme çatma bir kahve yapsın bize. Küçük, komik bir hikâye anlatsın. Uyuyacakken tam odamıza çıkalım.
Öyle bir uyku uyuyayım ki öyle bir uyku uyunmamış olsun. Bembeyaz bir uyku olsun bu, rüya bile görmeyelim. Uyandığımızda pamuk gibi olsun yüzümüz, gözlerimizde yüz mumluk ampuller yanıyor olsun. Sonra soralım "Ne yapalım bugün?" düşünürken uyuyalım tekrar, "Yaa, birazcık daha!"...

5 Haziran 2012 Salı

havadan sudan...

Bir baktım ki yazmayalı epey olmuş:)Bir aydır, biraz curcunalı ama çok keyifli bir kalabalık içindeydik... Emir'in amcaları, yengesi,babaannesi hep bir aradaydık. Amcalarımızdan biri zor bir ameliyat geçirdi.İyileşti ve  dün gece evlerine geri döndüler. Babaannemizi de yazı memleketinde geçirmek üzere onlarla birlikte uğurladık.Kalabalığa  çok çabuk alışıyor insan. Bu gün uzun bir süreden sonra ilk defa  baş başa kaldık.Yalızlığımızı biraz yadırgadık.Sabah yine kahvaltımızı etmemek için oğluşla savaş verdik. Ne olacak bizim bu ek gıdayı reddedişlerimizin ve karşılıklı inatlaşmamızın sonu merak ediyorum.Kim kazanacak bu savaşı acaba?

Gelmez dediğim yaz, bir anda, çok ani ve şiddetli geldi. Ne olduğunu anlayamadan kendimizi 40 derece sıcaklarda bunalırken buluverdik:) Dedim ya insanoğlu böyle işte. Şimdi de sıcaklardan şikayet eder olduk:) Kış bebeği olduğumuz için ani değişen bu sıcak havalara henüz adapte olamadık. Cam açsak mı? Klima çarpar mı? Çok mu ince giydirdim acaba ? Terledi galiba diye... Bir türlü ayarı tutturamadım.Bu daha ilk yazımız, buna da alışacağız:)

Bu hafta sonu yazı geçirmek üzere anneannemizin yazlığına gideceğiz. Toparlanması gereken binlerce şey var.Çocukla bir saatliğine bile bir yere gitmek için valiz hazırlamak gerekiyor.Son günlerde,halimize biz bile güler olduk. Sürekli ellerimiz kollarımız tıka basa dolu olarak bir yerden bir yere taşınır haldeydik. Şimdi uzun süreli bir yolculuk için geniş kapsamlı bir hazırlık süreci gerekecek...
Şu sıralar bir gezesim, uzak diyarlara gidesim, yeni yerler göresim, ama hiç yorulmayasım var:)Zira oğluşun kilosu arttığından, onu sling ile taşımak gün geçtikçe daha zor oluyor. Şimdiden yaşlılar gibi oturduğum yerden oflaya puflaya kalkar oldum. Bacaklarım fazla yük taşımaktan ağrımaya başladı. Bu duruma çok üzülüyorum ,çünkü sling bizim hayatımızı kolaylaştıran aletlerden biriydi. Onun sayesinde dışarılardan mahrum kalmadık.Çabucak kendimizi sokağa atabiliyorduk.İstediğimiz yere kolayca girip çıkıyorduk. Kocaman hantal bebek arabaları ile bu iş bir işkence gibi. Tek başıma bu özgürlüğe sahip olmak çok hoşuma gidiyordu.Artık galiba bu mümkün olamayacak...Şu günlerde kendimi, enerjik fakat bir o kadar da fiziksel olarak yorgun hissediyorum.

1 Haziran 2012 Cuma

istanbul'a yaz gelir mi?

Nedir bu havaların hali böyle? Tamam bahar güzel, yağmurlar güzel ama dışarı çıkmaya korkar olduk.Her dışarı çıkmaya karar verdiğimizde, oğluşumla ne giysek, nasıl giyinsek de terlemesek ya da ne giysek de  üşümesek diye iki saat düşünür olduk.Bir bakıyoruz,  sabah kalktığımızda hava pür neşe güneşli:) Camlar açılıyor ohh mis gibi  deyip dışarı çıkmaya karar veriliyor....Hooop bir de bakmışız kara bulutlar gelmiş, acayip fırtına çıkacak... Gök gürüldüyor, şimşekler çakıyor. Dışarı çıkmasak mı acaba diyoruz... Aradan biraz zaman geçiyor, tekrar  bir de bakmışız hava yine yaz... Haydaaaa diyoruz, az önce fırtına geliyordu:) Bu arada tabiii zaman geçiyor. Biz hazırlanmak için  montumuzu bir giyiyoruz, bir çıkarıyoruz şemsiyemizi bir alıyoruz, bir bırakıyoruz. Haliyle vakit bir hayli geç oluyor... Neyse diyoruz yarın çıkarız bari:) Belki yarın muhtelif dalgalı, melankolik, manik depresif hava, bir mevsime karar verir de biz de ne giysek diye bu kadar düşünmez, hemencecik atarız kendimizi güzel güneşli dışarılara:)

Neyse canım, şikayet etmiyoruz. İnsanoğluna yaranılmaz işte. Yarın öbür gün, çok sıcak yaz günlerinde de off ne olacak bu sıcakların hali böyle, yanıyoruz , kavruluyoruz diye bir yazı gelebilir :)Biz yine de elimizdekinin kıymetini bilelim de ,bu güzel çilek mevsimini doya doya yaşayalım.Ne de olsa en güzel mevsim bahar. Her şeyin en taze ,en yeşil olduğu ,doğanın yine, yeni yeniden, tekrar tekrar yenilendiği yeşil bahar:) Sen hiç bitme, hep böyle yeşil kal:)Ne de olsa önümüz yaz , kışa daha çok var...